Kariyerini Bir Mektup Değiştirdi
Reklam ajansı Manajans JWT’nin başkanlığına atanan Tuğbay Bilbay’ın bankacı olarak başla Tuğbay Bilbay, hayatındaki her olayı bir şans olarak değerlendiriyor. 1972 yılında İzmir’de doğan, o dönem subay olan babasının tayinleri sonucu Türkiye’yi dolaşan Bilbay, ilk ve orta öğrenimini Ankara, Merzifon, Samsun ve İzmir’de tamamladı. Okuma ve yazmaya olan merakından dolayı sosyal bir bilimde eğitim almak istedi ve Boğaziçi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler ve Siyaset Bilimi’ni kazandı. Okul biter bitmez askerliğini yapmak üzere Siirt’e giden Bilbay, yaşadığı şehirlerin, dönemlerin kendisi için hep çok büyük bir şans olduğunu söylüyor. Çünkü bu sayede gözlem yapma ve inceleme yeteneği gelişmiş. Aynı şekilde yazmaya da meraklı olan Bilbay, uzun yıllar küçük hikayeler yazmış, insan hakkında... Açlık tokluk, aşk, nefret ve tutku hakkında... Askerden önce yazmak üzerine bir şeyler yaparak kendine bir kariyer edinmeyi planlarken, askerde bu fikirleri tamamen değişmiş. Askerde yazma duygusunu ve motivasyonunu kaybetmiş. "İnsanın doğasına yönelmiş merakım geçici bir yanıt buldu diyebilirim. Ontolojik problem diye bir şey yoktu ve insan en basit, en vahşi içgüdülerinin esiriydi" diyor. Askerlik Onu Bankacı Yapmış 2 yıllık bankacılık deneyiminden sonra insanlarla ve yazıyla ilgili bir şeyler yapmak adına yeni bir meslek arayışına girdi ama bu mesleğin ne olduğunu bilmiyordu. Konuyu arkadaşlarına açtığında matbaacı bir arkadaşı ona reklamcılığı düşünüp düşünmediğini sordu. Bilbay o güne kadar reklamcılığı düşünmemişti, ama insandan, iş idaresinden, pazarlamadan anlıyordu ve üstüne üstlük yazıyordu da. Bunları üst üste koyunca yapabileceğine inandı. Bilmediği bu alanda en çok risk almasını seven kişinin kim olduğunu soruşturduğunda karşısına M.A.R.K.A.’nın kurucusu Hulusi Derici çıktı. 4 Sayfa Mektup Yazdı 5 Saat Görüştüler M.A.R.K.A.’da efsane bir kadroyla çalışma imkanı yakalayan Bilbay, burada kendisine her türlü desteğin verildiğini söylüyor: "Ben de açtım bilgiye ve gerçekten de yazıyla alakanız yüksekse insan doğasını biliyorsanız, pazarlama ile aranız iyiyse bu işi yaparsınız. Elbette yaratıcılık gerekiyor ama asıl şey çalışmak, gözlemlemek, markanın ihtiyacı olan o alanı tespit edip, o alan üzerine fikir jimnastiği yapabilmek. Ben çok çalıştım. Hızla adapte oldum." 4 yıl M.A.R.K.A.’da yaratıcı direktör olarak çalıştıktan sonra Leo Burnett’e grup direktörü olarak gitti. Bu aslında bulunduğu unvanın bir alt pozisyonuydu ama o Leo Burnett dünya çapında bir okul olduğu için bu pozisyonu kabul ettiğini söylüyor. 4 yıl Leo Burnett’te çalıştıktan sonra bu kez Grey’e yönetici yaratıcı yönetmen olarak geçti. Grey’e ilk girdiği yıl Kristal Elma’da büyük ödül kazandılar. 4 yıl çalıştığı Grey’de toplamda 60’ı geçen lokal ve uluslararası ödül aldıklarını, aynı şekilde girdikleri pek çok konkuru kazandıklarını söyleyen Bilbay; "Grey’deki bir amacım da işin global olarak da bir oyuncusu olmaktı. Ben Grey’den ayrıldığımda Grey’in global kreatif komitesinin 12 üyesinden biriydim, bu benim için çok büyük onur ve gururdur" diyor. Başarılar tekrar edince bunun bir tesadüf olmadığının anlaşıldığını söyleyen Bilbay, bu dönem pek çok ajanstan teklif almış. Bu tekliflerden biri de Manajans’ın yönetim kurulu başkanı Linda Acıman’dan gelmiş. Teklif ilk olarak yönetici yaratıcı yönetmenlik şeklinde gelmiş. Tuğbay Bilbay bu teklifi reddetmiş. Aradan bir süre geçtikten sonra Acıman, bu sefer kendisine ajans başkanlığı teklif etmiş. 1 Nisan itibarıyla Manajans’ın başkanlığına getirilen Tuğbay Bilbay, "Manajans, uzaktan uzağa sevdiğim, Türk reklamcılığının simgesi bir markaydı. Diğer taraftan (Manajans’ın kurucusu) Eli Acıman’ın kazandırmış olduğu, şirketin DNA’sında olan bu yenilikçilik, etik duruşun da evet dememde büyük katkısı var" diyor. Berbere Gidip İnsanları Dinliyor
Reklam ajansı Manajans JWT’nin başkanlığına atanan Tuğbay Bilbay’ın bankacı olarak başladığı kariyeri bir mektup sayesinde değişti. Çocukluğundan beri okumaya, yazmaya, gözlem yapmaya meraklı olan Bilbay, reklam ajansı M.A.R.K.A.’nın kurucusu Hulusi Derici’ye yazdığı 4 sayfalık mektupla reklamcılık sektörüne adım attı.
Askerlik sırasında kardeşliğin yanı sıra gerçek korkuyu, yok olma korkusunu ve bu korkunun insanlara neler yaptırabileceğini gören Bilbay, bu dönemde yazmaya ara verip daha rasyonel bir iş yapmaya karar vermiş. Ve bankacı olmuş. Burhan Karaçam döneminde Yapı Kredi Bankası’na giren Bilbay; "O zaman bankacılık çok parlaktı, konuştuğunuz birisi 3 ay sonra X bankasından Y bankasına 2 kat maaşla geçiyordu. Aklın getirisini çabucak gördüğünüz bir dönemdi. Türkiye’nin o zamanki hızlı büyüme çabası ve bu çabanın getirdiği olasılıklar, bankacılığı meslek açısından çekici kılıyordu. Bankacılığa çok iyi bir sınıfla başladım. MT olarak başladık, 1 yıl bizi eğittiler daha sonra kurumsal pazarlama bölümünde portföy yönetmen yardımcısı olarak başladım. Paranın ticaretin merkezi Sultanhamam’da Aşirefendi şubesinde çalıştım. O da büyük bir şanstı benim için. Kendi kendime turistik geziler düzenlediğim o eski şehre iş yapmaya gittim. Öğlenleri Kapalıçarşı’da kaybolmak, bakırcıların sesi, kahve kokuları, harika bir dönem geçirdim orada. Çok büyük şirketlerle ilişkilerim oldu, ticaretin ne olduğunu anladım."
Oturup Hulusi Derici’ye 4 sayfalık bir mektup yazdı. Mektupta insanları tanıdığını, bu işin özünde insan olduğunu ispat etmeye çalıştı ve kendinden bahsetti: "Madem yazmak istiyordum. Ben de bir mektup yazdım Derici’ye. Ona kendimi anlattım. Nereden geldiğimi, neler yapmak istediğimi, neleri bildiğimi, neleri bilmeyip merak ettiğimi yazdım. İnsan doğasına olan ilgimi, Jung’u, Max Weber’i, romantikleri ve bir harf için ölebilecek anarşistleri anlattım. Hayatın özüyle ilgili fikirlerim olduğunu ve bunların ilgisi çok net gözükmese de reklam ile birebir örtüştüğünü söyledim. Çağırdı beni. 5 saat kalkmadan konuştuk. Ben ondan tecrübeli yazar masası istedim, o da ’tamam ama sen de birkaç ay sonra işten çıkarılma riskini al’ dedi. Aldım. 2 sene sonra M.A.R.K.A.’nın Derici’den başka ilk yaratıcı yönetmeni oldum" diyor.
Gözlem yapmaya çocukluğundan bu yana meraklı olan Bilbay, özellikle müşterilerinin ve onların rakipleri olan şirketlerin markalarının satıldığı yerlerde çok uzun vakitler geçiriyor. Satış alışkanlıklarını inceliyor, insanların o ürünü alırkenki yüz ifadelerini, seçerken ellerinin titremesini gözlemliyor. O yüzden marketlerde, alışveriş merkezlerinde, işlek caddelerde, kalabalık mekanlarda vakit geçirmeyi çok seviyor. İnsanları dinlemek için ise mümkün olduğu kadar berbere gidiyor. Berberde vakit geçirmeyi çok sevdiğini söyleyen Bilbay, "Sıra varsa daha çok sevinirim. ‘Abi alalım mı?’ dediklerinde ’Yok ben iyiyim’ derim, çünkü oradan çok şey çıkıyor. Özellikle mahalle berberlerinden. Bir memleket meselesinin en basit anlatımını berberlerde görebilirsiniz. Kahveler biraz daha derinleşirler, kahvelere de gidiyorum ama kahvelerde biraz sırıtıyorum, o konuda çalışmam lazım kendi üzerimde.”
Category :
Güzel bir çıkış noktası.
YanıtlaSilTeşekkürler paylaşım için.